24 Mayıs 2015 Pazar

seo kralı ile bilim tarihi bilgisi

 seo kralı


seo kralı ile bilim tarihi bilgisi evet arkadasalar bugün sizlere en güzel yazılaımızı sizlere sunuyoruz ve sizlere seo kralı diyorki en parlak politikacılarını bakrından çıkarmakla arlık övünemiyecek midir? Eğer Fuat Paşa ülkesinin kaderi üzerinde oynadığı rolü dehasına borçluysa, bu deha Tıbbiye’de öğrendiği Fransızca sayesinde edindiği farklı bilgilerden oluşmuştur. Tıbbiye'nin verdikleriyle diğer özel okulların (burada anlatılmak istenen Mühendishane, Humbarahane vd.'dir. Ç.N.) verdikleri bilgiler bir karşılaş-tınlsa görülecektir ki bu okullardan, çoğunluğu bilimin kırıntılarını bile içermeyen eksik kavramlara sahip öğrenciler mezun olmaktadır; ve ben bu büyük farkın Tıbbiye'de Fransızca eğilim yapılırken, diğer okullarda Türkçe eğitim yakılmasına bağlı olduğunu söylemekte tereddüt etmiyorum. Bu gün Askerî Tıb->iye’de eğitimin Türkçeleştirilmesini savunan bu Müslüman hekimler, ellerini icdanlarının üzerine koysunlar ve içtenlikle söylesinler bakalım, eğer kendi lönemlerinde eğitim Fransızca yerine Türkçe olsaydı tıp bilimine bu kadar hâ-im olabilirler miydi? Tabiîdir ki, hiçbiri bu iddiayı paylaşabilecek yürekliliği österemezler.
Oku>oicuyu önemsiz ayrıntılarla meşgul ettiğim için özür dilemek istiyo-jm; ancak yolunu şaşırmış genç vatandaşlarımın inanılmaz körlükleri karşında, sorunun üzerine ciddi olarak eğilmemek bence imkânsızdır. Herhangi ir bilim dalını öğrenmek için, önce öğrenme arzusuna sahip olmak sonra da r. Mavrogeny’nin de Almanya'da gözlediği gibi 8-10 yaşına kadar elde edilmiş ması gereken ön bilgilerle donatılmış bulunmak gereklidir. Ancak o zaman, linen bir lisanda verilen dersleri izleyerek iyi sonuçlar alınabilir; ama hepsi I kadarla kalmamaktadır ve ayrıca bu kadarı işin temeli bile değildir. Zira öğ-ıci derslerinde hocalarından duyduğu yepyeni olaylann ve kavramlann hep-li birden sindiremez, hiç anlamadığı veya yanlış anladığı yerler olacaktır, ba-jilgiler derslerde kısa ve özlü verilecektir. Bu nedenlerle gerçek eğitim ders-ı sonra, öğrencin konunun üzerine yazılmış eserleri incelerken başlar. Hoca-I verdiği ders sadece bir başlangıç, bir açıklama, bir kılavuz niteliğindedir, idi tıp öğrencisinin anatomiyi, eksiksiz bir kitaba sahip olmadan öğrenmek unda olduğunu varsayalım. Bu düşüncesi bile saçına bir durumdur. Aynı fizyoloji, patoloji ve diğer konular için de geçerlidir. Buna ilaveten, diğer bi-daJlan ile kıyaslandığında, tıp yuvarlak ve genel bir bilim değildir ve öğreti mektepten mezun olunca bitmez. Tanı aksine, hekim için, pratik olarak jmaya başladığı anda daha ciddi, daha zor ve ancak bir hatta birkaç dil bi-k yayınlan izlemek suretiyle üstesinden gelebileceği bir eğitim dönemi baş-Eiinde tıbbın hiçbir dalına ait eser bulunmayan, emrinde tıbbi literatür olan genç bir hekimin düşeceği durumu göz önüne
rın Türkçe verileceğini ve böylece öğrencilere Fransızca ve başka dilier^j mış eserlerden yine faydalanabileceklerini ileri sürüyorlar. İşte bu kadar Ş olamaz! Albay Ahmet Bey e sorarım, kendisi tıbbi bir eseri anlıyabileceij% Fransızcayı hazırlık sınıflarında Noel ve Chaptal'in gramerini çalışarak nelon un mimcujue Maceralarını leKûme ederek mi, yoksa Fransızca derslere devam ederek mi ögrendi?^^ Çok sayıda öğrencinin özellikle manlann on uzun \ıl boyunca Fransızca okumalarına ve duymalarına raju^*^ bu dile alışamadıklarını kendisi de bilmektedir (139);^^ Fransızcanın li olmadığı durumda bu öğrencilerin Fransızca bilgisi ne düzeyde olacak^,^ Fazla uzağa gitmeye gerek yok; eğitim dili Türkçe olan diğer devlet okullan^^j^ yabancı dil eğitiminin sonuçlan ve meyveleri nelerdir diye bir soru sorulabıi,^ Buna cevap vermeme bile gerek yok. Ama bu beyler her şeyin kolayca hal^ cağım zannetmekteler; hocaları Türkçe ders verecek, öğrenci Fransızca anlay,. cak. işte hepsi bu kadar!... Ancak öğrencinin her iki dili çok iyi bildiğini varsj^ yarsak bile, dersi bir lisanda dinleyip, diğer bir lisanda anlamasının ne kad^ zor olduğunu hiç düşünmemişler herhalde. Fransızca bir kimya veya fizik met. nini anlayabilmek için, bu dilde bir romanı okuyabilmek yeterli olmaz. Bir dil. de yapılan sözlü açıklamalann, aynı dildeki teknik terimleri kullanılarak yap,, labilmesi ve böylece öğrencinin bilimsel metinlere alıştınlması gerekir.
Bu tezi en iyi şekilde kendi öğrencilik yıllannda edindiğim tecrübelerle açıklayabilirim. Gençliğimin büyük bölümünü Yunanistan’da geçirdiğimden bir Yunan Lisesi nde çok iyi bildiğim Yunanca ile çeşitli dallarda eğitim gördüm. Ancak, geometriyi Yunanca olarak öğrendikten sonra, Almanca bir eserden faydalanmak istedim ve o kadar yabancılık çektim, bilmediğim teknik le^ rimler arasında o kadar zorlandım ki, kitabı elimden atıp Yunanca kitaplara ge-1 ri döndüm. Halbuki Almanca benim ana dilimdi ama ona Yunanca kadar aşina Ş değildim. Genç arkadaşlarımız, aşılması imkânsız güçlüklerle dolu bir sorunu hafife almaktalar ve vakitsiz çabalarının Askerî Tıbbiye’nin sonu olacağından habersizler.
Dr. Ali Bey düşüncesini savunmak için, tıp eğitiminin Yunanistan'da Yunanca, Mısır'da Arapça yapıldığını ileri sürmektedir. Söyledikleri gerçeği ifade etmekle birlikte, bu ülkelerde olayların hangi şartlar altında geliştiğini ve sonuç-
lannın neler olduğunu açıklamama izin vermesini rica ederim, önce, Yıınanis-lan’a gelince, eger Dr. Ali Bey bu eski ülkenin yalnızca zengin ve köklü bir tıbbî literatüre sahip olmakla kalmayıp; hekimliğin babası olan kişilerin örneğin Hi-pokrat'ın, Galen’in vs. anıtsal eserlerinin Yunanca yazılmış olduğunu; ayrıca modern tıp bilgilerinin yine Yunanca sayısız eserde (orijinal veya batı dillerinden çeviri) toplandığını, Atina'da birden fazla değerli tıp mecmuasının çıktığını, ayrıca bilgin fazlalığının her zaman için Yunanlıların en mühim vasfı olduğunu; üstelik Atina Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin en iyi şekilde hekim yetiştirdiğini ama bütün bu sayılanlara rağmen ve Yunan vatandaşlarının bile tanıklığına göre yeni gelişen bugünkü Yunanca'nın dar sınırları yüzünden tıbbî eserlerin çok yetersiz kaldığını ve bundan dolayı genç Yunanlı tıp öğrencilerinin Alman ve Fransız üniversitelerine başvurduklarını bilmiyorsa, bu affedilmez bir hatadır.^® Mısır'a gelince: tıp eğitimi bu memlekette Arapça'dır ve Arapça ders kitapları kullanılmaktadır; Kahire'deki okulda bazı dönemlerde Bilharz, Lauth-ner, Reyer, Griesinger vs. gibi Avrupa' da meşhur olan hocalar ders vermiştir. Buna rağmen bu okuldan yetişen hekimler, en azından benim tanıma ve değerlendirme fırsatını bulunduklarım, o kadar basit tıp eğitimi almışlardı ki; OsmanlI yetkililerin onlara herhangi bir sağlık hizmetini emanete cesaret edebileceklerinden şüpheliyim. Bu öylesine gerçektir ki, Mısır hüküûmeti birkaç yıl önce öğrencileri Münih'e yollamak ve Lauther Bey'in yönetiminde okumalarım sağlamak zorunluluğu hissetmiştir. Her ne kadar, Arapça ders kitaplan açısından, Kahire Tıbbiyesi’nin kaynakları son derece yetersizse de, İstanbul'daki Tıbbiye bu kadarına bile sahip değildir.^^ Dr. Ali Bey den bize yıllardır gerçekleşti-ilememiş eserleri değil, şu anda öğrencilerin ve hekimlerin fiilen hizmetinde ilan eserlerin adını saymasını istersek, belki aslında da hiçbir özgün değeri ol-nayan ama uzman Müslüman doktorların ifadesine göre kötü bir tercüme ola-ak daha da değersiz olan ufak bir anatomi kitabını sayacaktır.
Türkçe tıp eğitimi için şu anda hazır bulunan kaynaklar hakkında doğru ilgi verebilmek için. Dr. Ali Bey'in kendisi ile konuştum. Kendisi, Vavasse-r'den ve kısmen Cruveilhier'den tercüme edilmiş bir anatomi kitabının, bir
Dil sistematiği bakımından Yunanca'nın bütün dillere üstünlüğü gibi bir kavramı nerede ise bir varsayımdan da ileri olarak katiyet olarak ifade etme yolunu seçmiş bulunmaktadır. Her ne kadar bu tarihten birkaç yıl önce Renan, Sâmi dillerinin geriliği varsayımı üstüne görüşler ileri sürmüş ise de Mühlig konuya farklı bir yaklaşımla bakmaktadır.
Mısır 'da açılan Tıp hakültesi'nin Mekteb-i Tıbbiye ve bu müessesenin kuruluş gayeleri ile hiçbir ilişkisi yoktur. Nedense bu konuda Türkçe'de bilgi çok azdır. Mecmua-iFünûn'dabir makale UzJuk'un bir yazısı ve Klot'dan bir çeviri gibi dağınık bilgiler vardır. Ancak son zamanda yapılan ciddi bir araştırma nicelik ve nitelik bakımından aradaki büyük farkı ortaya koymuştur. Bkz.. S. )agailloux; Im M^dicaluiation de V
kimyı kitabının ve Bedard'ın fizyolojisinin eksiksiz bir tercümesinin funtı bildirdi; ama bu teminatı kontrol etmek amacıyla soruşturmam,'^'^ lifimde, Cfweilhier'in mükemmel kitabının tercümesinin buJunmay,J**S Bayie nın eskimiş kitininin tercüme edildiğini, Beclard'm fizyoloji Itetince. yıllardır ilk konudan ileri gidilmediğini öğrenerek havTete düşi^ durumda iki ihtimal akla gelmektedir: Ya. Türkçe eğitiminin savunucui^ başında gelen Dr Ali Be>. kendi planını gerçekleştirmek için elinde olan imkânlann mahiyetinden habersizdir ya da amacına ulaşmak için^^ sine doğru olmayan bilgiler ve güvenceler vermektedir. Ayrıca, bu beyiej^ bin çeşitli dallannda yazılmış eserleri. Türkçe ve Fransızca bilen her çevirebileceğini zannediyorlar, halbuki bir Batı dilinden yapılacak Ç<*viriyj^|^ cak o bilim dalının uzmanları başarabilir; çevirmen, konusuna tamamen kim olmalıdır.®®
Genellikle, pek az sayıda Müslüman hekim zor ve nankör bir iş olan iıbj,j çevirilere kalkışmıştır, bu kişiler klasik ve geniş kapsamlı eserleri seçeceklerine; ufak ve konusu hakkında ancak genel bir fikir veren ve ciddi bir eğitim için ye. tersiz kalan el kitaplarına eğilim göstermişlerdir. Bu girişimlerin hepsi, Dr. AJj Bey’in Hijyen Dergisi ile aynı kaderi paylaşarak, gerçeklerin değişmez nedenleri dolayısıyla başarısızlığa uğradı.®^
Bütün yüksek duygularına rağmen, insanoğlu üretici çalışmayı tercih eden davranışlara sahiptir ve manevi veya maddi bir tatmin söz konusu olmadan, sadcKre çalışma zevki için çalışmayı hiçbir zaman istemez; bu tatmin her türlü \ edebî girişimde, tıp ve hijyen alanındakilerden çok daha farklı biçimde mevcut ^ bulunmaktadır. Dr. Ali Bey bunun en somut kanıtlarıyla bizzat karşıJaşmıştır.
Bu şartlar altında eğitimde Türk dilini kullanmak, uzun bir süreyle ordu için hekim yetiştirmekten vazgeçmeyi göze almak demektir; bu değişikliğin uzun vadeli tek sonucu, değeri tartışmalı Türkçe tıp eserlerinin sayısını biraz arttırmak olacaktır. Bu sonuç ise çok pahalıya satın alınmış bir başarı olacaktır ama Dr. Ahmet ve Dr. Ali Beyler muhakkak ki bu görüşü paylaşmamaktadırlar. Tıp eğitimini Müslüman öğrenciler lehine kolaylaştırırken, imparatorluk ordusu için eskisinden daha bilgili hekimler yetiştirmek gibi bir amaç güttüklerini zannetmiyorum. Ali Bey bize Sivil Tıbbiye’nin askerî okulla aynı derecede iyi
Eldeki çevirilerin MUhJig'e fçösterUmemiş olması gerekir. Burada MUhlig bir önceki makalede olduğu gibi yeni bir çeviri kurulu teklif etmekte, böyiece vakit kazanmak istemektedir. Türkçe up dergileri hakkındaki yayınlarda mevcudiyeti şüphe ile karşılanan Sıhhatnüma adında bir dergi vardır ki konu üzerinde N. Taşkıran; Türk Cerrahi Makaleler Bibltyografya-.•a nda ısrarla durmuştur. (Bkz.a.g.e. sf. XVI- XVII) Taşkıran a göre böyle bir dergi çıkmış fakat elde nüshası olmadığı gibi bir sayı sonra kapanmıştır. Burada adı geçen derginin herhalde bu olması gerek.
V)nuçlar verdisini söylerken herhalde ciddi de^ldi, zira henüz hiçbir sonuç el* de edilmiş değildir. Ahmet ve Ali Beylerin tek amaçlan Türkçe btr tıp bilimi yaratmaktan ibareîtir.^^
I l^er hürün bunlar o büyük ordunun aleyhine işlemeseydi ve o biiyıık or duyu zavallı hekim taslaklarının eline teslim edecek olmasaydı ben bu çabayı mahkûm edenlerin de^Çil, alkışlayanlann başında olurdum Türkçe eğitim yapan sivil bir tıhhiyenm kurulması millî bir düşüncenin tezahürüdür, yaşanması gereken bir tecrübedir ve eğer başarılı olursa iki okulun birleştirilmemesi için hiçliir neden yoktur Ancak sonuçlan çok şüpheli olan bir değişikliğin en iyisi olmasa bile emsalleri arasında en başarılı sayılan ve dış ülkelerde İmparatorlunun gelişiminin ispatı olarak bahsedilen bir kuruluşun gerilemesi pahasına Mekteb i Tıbbiye-i Askeriye'de bu deneyimin yaşanması gereksizdir.seo ve seo kralı sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder