seo fiyatları ve islam ve insan felsefesi66
sizlere bugün yazılarımı yazdık ve seo fiyatları diyorki Siz babanız şeytândan, iblîsden-•^^vebabanızm isteklerini yapmak istiyorsunuz, dedi.)Burada yehûdîlerin, (Biz zinâdan doğmadık, babamız vardır. O ijAllahdır) demelerinden maksadları, babamız Allahdır, demek îeildir. Maksadlan, îsâ aleyhisselâmın babasız olmasına i’tirâz et-jıekle berâber, kendilerinin İbrâhîm aleyhisselâmın neslinden ol-juklannı bildirmekdir. Mâdem ki Yuhannâ İncili, hıristiyanlann itikâdlanna [inançlarına] göre, mevsûkdur. Biz de onu şâhid olarak getiririz [sözümüzü ona göre söyleriz], Yuhannânın bu âyetlerine, ya’nîyehûdîler kendilerine Allahın oğlu dedikleri ve îsâ aley-hisselâmda onlan red ederek, şeytânın çocukları dediğine bakılınca, bu ta’bîrlerin mecâz olduğu hemen
Yuhannânın birinci meklûbunun üçüncü bâbmın dokuzuncu âyetinde, (Her Allahdan doğmuş olan günâh işlemez), onuncu âyetinde ise, (Allahın çocukları ile iblisin çocukları böylece belli olur ki) ve beşinci bâbınm başında, (îsâ Mesîhdir, diye îmân ederler. Oda Allahdan doğmuşdur ve tevlîd edeni seven her adam, ondan doğmuş olanı sever. Ne zemân Allahı sever ve onun emrlerini yaparsak, bununla Allahın çocuklarını sevdiğimizi biliriz) demek-dedir.
Romalılara mektûbun sekizinci bâbınm, ondördüncü âyetinde, (AUahm rûhu ile irşâd olunanların [sevk edilenlerin] hepsi Allahın oğullandır) demekdedir.
Pavlosun Filipelilere yazdığı mektûbun ikinci bâbınm ondördüncü ve o^eşinci âyetlerinde, (Her şeyi söylemeden ve çekinmeden yapın. Tâ ki hayât sözünü sıkı tutarak, dünyâda nûrlar olarak, aralannda göründüğünüz eğri ve sapık neslin ortasından kusûrsuz ve sâf Allahın lekesiz çocukları olasınız) demekdedir.
[Kitâb-ı Eş’iyâ [İşâyâ]nm kırküçüncü bâbınm altıncı ve yedinci âyellerinde, (Oğullarımı uzakdan ve kızlarımı yerin ucundan, ya'nî izzetim için yaratdığım ve kendisine şekl verdiğim, kendisini vücû-de getirdiğim, ismim Ue çağırılan her adamı getir diyeceğim) de-raekdedir.
Kitâb-ı mukaddesin bu âyetlerindeki Allahın oğlu, Allahın oğullan, çocukları lafzlan mecâzî olup, hakîkî ma’nâ verilerek, Al-lahü teâlâya (Baba) denilemez. Hıristiyanlar da, bu âyetlerdeki, (Oğul) kelimesini, mecâzî olan, (Allahın sevgili kulu) ma’nâsına alıp, bu kimselerin hiç birisine, ülûhiyyet nisbet etmemişlerdir. Bütün hıristiyanlar burada, Allahü teâlânın yegâne hâkim olduğunu kabûl etmişler. Fekat sıra îsâ aleyhisselâma gelince, doğru yoldan ayrılmışlardır.]
İncilde geçen (Baba) kelimelerini, yanhs ani bı, (Oğul) keUmelerini de yanlış anlıyaL olmmS ka İncilinin üçüncü bâbının yirmiüçüncü âyeti ve d aleyhisselâmm (hâşâ) nesebi, babalan zikr edilirken^S'^"'''^t fün oğlu denir ve Yûsüfün babalan zikr edilir ve ve Şit Âdem oğlu, Âdem de Allah oğlu demekdedir hisselâm, hakîkî ma’nâ üzere Allahü teâlânın oğlu değildi”'
Âdem aleyhisselâm, anasız ve babasız yaratıldığı için, Onu teâlâya, îsâ aleyhisselâm da, yalnız babasız tevellüd etdiğüı^^^^' da, Yûsüf-ü Neccâra nisbet etmişdir. [Hıristiyanlar, îsâaleyhi^^ mı, Allahm rûhu ile nefh olunmuş [üfürülmüş] olarak doğfc, için, ilâh, rab kabûl ediyorlar. Böyle olduğu hâlde, Yûsüf-ü n da kendisine baba olarak nisbet ediyorlar. îsâ aleyhisselâm,4 dece babasız doğdu. Hâlbuki, Âdem aleyhisselâm hem annesi^, hem de babasız yaratıldı. Buna göre, hıristiyanlann Âdemaleyhs. selâmı, îsâ aleyhisselâmdan dahâ büyük bir ilâh kabûl eimelerilj. zım gelir. Hıristiyanlardan Âdem aleyhisselâma ilâh diyen hiç mamışdır.]
(Oğul) ta’bîri, (Kitâb-ı mukaddes)in ahd-i atik kısmmdadavaı-dır. Meselâ, sifr-i hurûcün [çıkışm] dördüncü bâbının yırmiikmci ve yirmiüçüncü âyetlerinde, (Rab şöyle diyor; İsrâîl [Ya kûb aleyhisselâm] benim ilk oğlumdur. Oğlumu bırak ki, bana ibâdet etsin) demekdedir.
Kitâb-ı Ermiyânm (Yeremyâ) otuzbiıinci bâbmm dokuzuncu ^ âyetinde, (Ben İsrâîlin babasıyım ve Efrâyim benim ilk oğlumduı) demekdedir. [Eğer buralarda oğul kelimesi, ülûhiyyeti îcâb et(hı-şeydi, İsrâü ve Efrâyim, îsâ aleyhisselâmdan çok önce ilah olurlardı. Aynca bunlar için, ilk evlâd, (îbn-ül-ekber) ta’bîri kullanılııuş-dır ki, sonra gelen evlâddan dahâ önce, ilahlık mertebesine yükselmeleri îcâb ederdi.]
Sifr-i Samuel-i Sânînin [II. Samuelin) yedinci bâbınm ondör-düncü âyetinde, Dâvüd aleyhisselâm için, (Ben ona baba olacağım ve o bana oğul olacakdır) demekdedir.
Kitâb-ı İstisnânm [Tesniyyenin] ondördüncü bâbımn ilk âyeti, (Siz Allahınız olan Rabbin oğullarısınız) ve otuzikinci bâbın on-dokuzuncu âyeti, (Ve Rab gördü ve onlardan ikrâh etdi. Çünki oğulları Ue kızlan onu öfkelendirdiler) ve Kitâb-ı Eş'iyânın [İşâ-yânm] birinci bâbının ikinci âyeti, (Ey gökler, dinleyin ve ey yer kulak verin! Çünki Rab söyledi: Oğullar besledim ve büyütdüm ve bana âsî oldular) ve otuzuncu bâbın
miz senin elinin işiyiz) ve Kitâb-ı Yûşa’ın (Hoşeanın) ikinci bâ-hl birinci âyetinde, (Fekat İsrâfloğullarının sayısı ölçülemiyen ^esayılamıyan deniz kumu gibi olacak ve vâki’ olacak ki, onlara: benim kavraim değilsiniz denildiği yerde kendilerine, Hayy [di-fl] olan Allahın oğullansımz, denilecek) denilmekdedir.
Buralarda [ve zikr etmediğimiz başka yerlerde, İsrâîl oğullan-nm hepsine (Allahın oğullan) denilmiş ve başkaları için de bu tâbir kullamlmışdır. Eğer (Allahın oğlu) ta’bîri ile, hakîkaten Al-lahüteâlânın oğlu ma’nâsı kasd edilse, ya’nî mecâz olmaz ise, İsrâ-iloğullan] ve İsrâîl [Ya’kûb], Efrâyim, Süleymân ve diğer benî İsrâîl Peygamberlerinin “aleyhimüsselâm” ve Âdem aleyhisselâmm, ilâh olmalan lâzım gelirdi. Fekat yehûdîler, kendi lisanıan ibrânî-ceji iyi bildiklerinden, bu Allahın oğlu, ilk oğlu, oğullan, kızlan gibi tabirlerin mecâz olduğunu gâyet iyi anladılar ve [bu Peygamberlere ilahlık isnâdında bulunmak gibi] bir hatâya düşmediler. Fekat havârüerden sonra, İnciller ve îsâ aleyhisselâmm va’zlan, nasihaflan. sahîfe sahîfe, şunun bunun elinde kalıp, başka lisanlara terceme edildi. Terceme edenler ise, câhil ve tbrânî lisanının inceliklerinden ve üslûbundan habersiz olduklanndan, metinde her ne gördülerse, anlamadan terceme etdiler. Sonradan bu terceme-leri görenler, tercemelerdeki lafzları hakîkî ma’nâlarmdan başka birma’nâya kullanmağa cesâret edemediler. İşte, boş iddiâlar, yan-bş ve bâtıl görüşler, akl ve hakîkatden temâmen uzak, garîb i’ti-kâdlar, hep buradan ortaya çıkmışdır.
Isâ aleyhisselâmdan yüz sene kadar sonra, her memleketde değişik bir i’tikâd, değişik bir fırka ve her fırkanın elinde değişik bir İncü ortaya çıkdı. Bu fırkalardan müte’assıb kimseler, kendi fırkalannm revâç bulup yayılması ve diğer fırkaların bâtıllığını isbât için, el yazısı ile olan nüshalardan Incîl yazarlarken, kendi maksadlarma uygun ba’zı kelimeleri sokuşdurdular. İncil nüsha-lan, öyle bir hâle geldi ve hıristiyanlar arasında o kadar ihtilâflar ortaya çıkdı ki, sâdece İznikde toplanan rûhban meclisinde, birbirine uymıyan elli aded, hıristiyanlarm okudukları İncilin iptâl edilmesine karâr verildi. Bundan anlaşılıyor ki, mevcûd olan dört İncilin hiçbirisi, istidlâl, ya’nî delîl getirilmek için sened olamaz. Fekat, hıristiyanlarm inancı, bu dört İncîl üzerine kurulmuş olduğundan, onları iknâ’ etmek için, biz d
^ Yuhannâ İncilinin sekizinci bâbının yirmiüçüncüâ Isâ aleyhisselâmın, (Siz bu dünyâdansınız. Benbudiinl'H ğilim) demesinden, ülûhiyyet ma’nâsı Çikarmakdadırlarn^ yeti, Isâ aleyhisselâma yaİcışdırabilmek i^ de, gökdenin^'^i cessüm etdi, ya’nî cism peyda etdi, şeklinde îzâh etmekded’^'
Hâlbuki, bu âyetin ma’nâsı, (Siz dünyâ ilişkileri, münâselM ile mukayyedsiniz, ben değilim) demekdir. Bu sözden iky ma’nâsı çıkarılamaz. Ayrıca, İncillerde, bu âyeti nakzeden.j^^
1er vardır.
Yuhannâ İncilinin onbeşinci bâbmın ondokuzuncu âyeiisjj (Sizler bu dünyâdan değilsiniz. Ancak ben sizi dünyâdan seçıfejl onyedinci bâbının onaltıncı ve onsekizinci âyetlerinde, (Ben yâdan olmadığım gibi, onlar da dünyâdan değildirler. Sen bej dünyâya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyâya gönderdim)de-nilmişdir ki, hıristiyanlann îsâ aleyhisselâmın Uah olduğunu isbâ için delil getirdikleri Yuhannânın sekizinci bâbmdaki, (Benbı dünyâdan değilim) sözünün aksidir.
Bu âyetlerde, îsâ aleyhisselâm, kendisi ile talebelerini eşit tut-muşdur. (Siz bu dünyâdansınız) ta’bîri de, dünyâyı isteyerek, om meyi etmek ma’nâsındadır. Böyle ıstılah ve ta’bîrler her lisandı kullanılır. Hattâ Usanımız olan türkçede de oğlum, baba, arslamm gibi mecâzî ma'nâya kullanılan ta’bîr ve kelimeler vardır. Arapça-da (İbn-ül-vakt), (Ebül-vakt), (ebnâ-i zemân) ve (ebnâ-i sebü) t ta'bırleri mevcûddur. Bunların ma’nâlan, vaktin oğlu, vaktin babası, zemânın oğullan, yolun oğullan demekdir. [Vaktin ve yolun oğlu olamaz. Bunlar hep mecâzdır.]
Hıristiyanlann, teslisi isbât için bildirdikleri delillerden biri de, Yuharmâ İncilinin onuncu bâbınm otuzuncu âyetidir. Bu âyetde, îsâ aleyhisselâmm, (Ben ve Baba biriz) dediği bUdirilmekdedir.Bu ibâreden de, ülûhiyyet ve ayniyyet ma'nâsı çıkarılamaz. Zîrâ, îsâ aleyhisselâmm bu sözü söylediğini farz etsek, söylediği zemân neîs sâhibi bir insan olduğundan, Allah ile birleşmesi mümteni'diı, mümkin değildir. [Yuhannânın bu âyetini, îsâ aleyhisselârmn ülû-hiyyetini isbât için delil olarak getiren hıristiyanlar, bu âyetin de-vâmmı da okumalıdırlar. Otuz ve devâmındaki âyetler (Ben ve Baba biriz.^ Yehûdîler onu taşlamak için yine yerden taş kaldırdılar. Isâ onlara cevâb verdi: Size Babadan bir çok ivi islet gösterdim. Bu işlerden hangisi için beni taşhyorsunuz? Yehûdîler ona cevâb verip: Seni iyi işden dolayı değü
, sen inşân iken, kendini Allah etdiğinden dolayı taşlıyoruz îsâ onlara, “ben dedim, siz ilahlarsmız” diye şerfatınızda h değil mi? Kendilerine Allah sözü gelenlere ilahlar dendiği 'Tde Allahın oğluyum dediğim için, siz Babanın takdis edip, dün-W gönderdiği zâta mı küfr ediyorsun diyorsunuz? Eğer Baba-işlerini yapmıyorsam, bana îmân etmeyiniz. Fekat yapdığım hâlde, siz bana îmân etmezseniz bile, işlere îmân ediniz ki, Baba-ouıbende ve benim Babada olduğumu bilip anlıyasınız diye cevâb verdi. Yine onu tutmağa çalışdılar. îsâ da onların elinden çıkdı, hurtuldu) şeklindedir. îsâ aleyhisselâmın bizâtihi kendisini ve mu’cizelerini görenler, ilah olduğunu söylemediler. Hattâ, bu mecaz sözünden dolayı, onu öldürmeğe kalkdılar. Hıristiyanların, ezeb‘ve ebedî bir yaratıcı ilah olarak kabûl etdikleri îsâ aleyhisse-lâm. yehûdîlerden kaçmakdadır. Nasıl hâhkdır ki, yaratdığı mah-lûklanndan kaçmakdadır.
Burada diğer bir husûs da, îsâ aleyhisselâmın, (Ben ve Baba biriz) sözünü isbât husûsunda zikr etdiği, (Ben dedim: (Siz ilah-laısımz) diye şerî’atınızda yazılı değil mi?) şeklindeki otuzdör-düncü âyetidir. Elimizde mevcûd İncilin dip notunda bu âyetin Ahd-i atîkdeki Zebûrun (Mezmûrların) seksenikinci bâbmın alımcı âyeti olduğu bildirümekdedir. Mezmûrlardaki bu âyetin seo fiyatları de-vâmı ise, (Ve hepiniz Yüce Olanın oğullarısınız) şeklindedir. Bu âyetin zâhirî ma’nâsma ve îsâ aleyhisselâmın da bildirdiğine göre, îsâ aleyhisselâmdan başka (Sizler ilahlarsınız) diye bildirilen kimseler de ilah olmakdadırlar. Acaba hıristiyanlardan hiçbir kimse onlan, (ilah) kabûl etmişler midir? (Ben ve Baba biriz) sözünü îsâ aleyhisselâmın ülûhiyyetine delîl getiren hıristiyanlar, bunun devâmında bildirilen ilahları kabûl etmemekle, günahkâr ve âsî olmuş, ilah olarak tanıdıkları îsâ aleyhisselâmın sözünü kabûl etmemişlerdir. İlah hiç yalan söyler mi? Hıristiyanlara, bunu niçin kabûl etmediklerini sorarsanız, (Efendim bu söz mecâz-du. Allah birdir. “Sizler ilahlarsınız” sözü hakîkî ma’nâya alınamaz) derler. îsâ aleyhisselâmın, (Ben ve Baba biriz) sözü de me-câz değil midir? deseniz, (Efendi îsânın ülûhiyyeti vardır. Bu hı-ristiyanlığın esâs doktrinidir) cevâbını verirler.] Hıristiyanlar, Yuhannâ İncîlindeki bu sözleri, Mesîh îsâ, insan-ı kâmil olduğu gibi, aynı şeklde kâmil bir ilahdır şeklinde de, te’vîl ederler. Hâlbuki insanlık sıfatlarının kendisinden ayrılmaması sebebi ile insan ile ilah arasında hakîkî bir birleşme düşünülemez. Bir diğer husûs da, îsâ aleyhisselâm bu ta’bîri sâdece kendisi için kullanmayıp, havârîler için de kullanmışdır.
Yuhannâ Incîlinin onyedinci bâbmın yirmibiri (Ey Baba, sen bendesin ve ben de şendeyim. OnlaS sunlar), yirmiikinci âyetinde, (Bana verdiğin izzeti 5 dahî verdim ki, biz bir olduğumuz gibi, onlar da bir oku miüçüncü âyetinde ise, (Ben onlardayım. Sen de bendeP'Sİ-lece bir olmakla temâmianmış olsunlar ve beni senin gön^ ^ ni ve beni sevdiğin gibi, onları dahî sevdiğini dünyâ aıdası!?^ nilmekdedir. İşte bu âyetlerde bildirilen (Birleşmek) kek^ dînin emrlerine sıkı bir şeklde itaat ve a’mâl-i sâliha ile mek olduğundan, bundan ülûhiyyete âid bir şey hâtıra geıJ'
Hıristiyanların, teslîs için getirdikleri delillerden biri de, hannâ İncilinin ondördiincü bâbmın sekizinci âyeti ve devâmujj anlatılan şu fıkradır: (Filipus ona: Yâ Rab, Babayı bize gösteı.k ze bu kifâyet eder dedi. îsâ ona dedi: Bu kadar zemân sizinlebeıj, berim de, sen beni bilmedin mi ey Filipus? Beni görmüş olanBı-bayı görmüş olur iken, sen nasıl onu göster diyebiliyorsun.)
Bu delilleri de iki şeklde yanlışdır, bâtıldır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder